Torino’da bir atın kırbaçlandığını gören Nietzsche, ata sarılır ve ağlayarak yere kapaklanır. Bu olaydan sonra akli dengesini kaybeden Nietzsche, on bir yıl boyunca yatalak olarak yaşar ve sonrasında da çıldırarak ölür. Bela Tarr, Torino Atı (A Torinói Ló, 2011) isimli filminde “Peki ata ne oldu?” sorusunu sorarve filmde, gözlerden uzak bir kulübede muhtemelen Alman filozofun onun varlığında tüm insanlık değerlerinin aşağılanmasına tanık olduğu “o” atla birlikte, kötürüm bir baba ve suskun kızının tekdüze hayatlarının metafizik şiddetinin izini sürmeye koyulur. Torino Atı’nın ilk elden çağrıştırdığı felsefi ve ontolojik irdelemeler, karşılıklarını Nietzsche’ye ek olarak, Cioran, Bachelard ve (Doğu mistisizmi bağlamında ise) Tasavvuf itikadında buluyor gibidir. Bu çalışmada, adı geçen düşünürler ve inanışların öngördüğü kavramsal irdelemeler çerçevesinde “Nietzsche Atı” metaforunun anlam katmanları Bela Tarr’ın eskatolojik filmi bağlamında çözümlenmektedir. Filmdeki rüzgâr imgesine gelince; değdiği her yüzeyi hiçliğin ve ontolojik ıssızlığın ürkütücü armonisine, tanrının ve değerlerin mutlak biçimde çözülüşünün ağıtına dönüştürmektedir. Rüzgâr bizi sürükleyecekve zorla da olsa hareket edeceğiz. Şu halde, her şeye rağmen, “zorla da olsa” yaşamak ne demektir? Nietzsche Atı’nın kimliğinde ayaklar altına alınan değerleri yeniden geçerli kılmaksızın kendimizi yaşamayı sürdürdüğümüze inandırmaya çalışmak ne anlama gelmektedir? Ve dahası, yaşamaya mecbur kılınmış olmak, onun bıktırırcasına tekrar eden mevcudiyetinin metafizik şiddetine katlanmak değilse nedir? Çalışmada bu ve benzeri soruların izleri sürülmektedir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | October 24, 2014 |
Published in Issue | Year 2014Issue: 20 |